Güncel
Yıldıray Oğur: 15 Temmuz Çatı İddianamesi’nden öğrendiklerimiz...
Follow @dusuncemektebi2
Başkanlık tartışmaları ve referandum tarihi yazı dizilerine küçük bir ara. Çünkü Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan başsavcı vekili ve iki savcının imzasını taşıyan medyadaki adıyla “15 Temmuz Çatı İddianamesi” yayınlandı.
Bu iddianameye “Çatı” adının verilmesi bütün 15 Temmuz davalarının birleÅŸtiÄŸi iddianame olduÄŸu anlamına gelmiyor. Yargı, Ergenekon davalarından da ders çıkararak 15 Temmuz darbe giriÅŸimini suçların iÅŸlendiÄŸi ayrı ayrı yerlerde açılan davalarla görüyor. Fakat müştekiler listesinin tepesinde Recep Tayyip ErdoÄŸan, sanıklar listesinin birinci sırasında da Fetullah Gülen’in adlarının yer aldığı bu iddianame diÄŸer bütün iddianamelerin önüne konacak nitelikte hazırlanmış.
Hem darbenin arka planı, hazırlık süreci darbeyle ilgili şu ana kadar gün yüzüne çıkmamış ifadeleri deliller, görüntüler, askerî ve sivil raporlar, idari soruşturmalar eşliğinde anlatılıyor hem de darbenin altında imzası olan "Yurtta Sulh Konseyi"nin 38 üyesinin adları ilk kez bu iddianameyle ortaya çıkıyor.
15 Temmuz’u ve FETÖ’nün ordudaki örgütlenmesini anlatan geniÅŸ bir özetin ardından bu iddianamenin merkezi darbe gecesi Genelkurmay Karargâhı. Ama bu iddianameyi tamamlayacak, bazı Yurtta Sulh Konseyi üyelerinin esas suç mahalli olan, darbenin merkez üssü Akıncılar Ãœssü için de ayrı bir iddianame hazırlandığı söyleniyor. O iddianameyle tamamı askerlerden oluÅŸan Yurtta Sulh Konseyi’yle onların baÄŸlı olduÄŸu FETÖ’nün paralel abiler yapılanması arasındaki iliÅŸki de somut kanıtlarla netleÅŸecek. Çünkü15 Temmuz gecesi Adil Öksüz, Kemal Batmaz, Harun BiniÅŸ, Hakan Çiçek gibi sivil imamların Akıncı Ãœssü’nde olduÄŸunu biliyoruz.
Peki, bu iddianameden 15 Temmuz hakkında yeni neler öğrenmiş olduk? Bir yazıyla anlatılamayacak kadar çok şey.
En başta darbenin başlangıç tarihini.
Darbe hazırlık toplantılarının yapıldığı Ankara Ãœmitköy’de bulunan (Ahmet Taner Kışlalı Mahallesi 2880 sokak No:3) üç katlı villa Empati Danışmanlık Åžirketi tarafından 9 Kasım 2015 günü kiralanmış. Yani AK Parti’nin yeniden tek başına iktidara geldiÄŸi 1 Kasım 2015 seçimlerinden 8 gün sonra. Bu tarihi, darbe hazırlığının en erken tarihi olarak kabul edebiliriz.
Çünkü iddianameye göre bu villada temmuz ayının başından itibaren yapılan ve 10 gün boyunca süren darbe hazırlık toplantılarında kara, hava, deniz, jandarma ve özel kuvvetlerden üst düzey subayların katılımıyla darbenin planlaması yapıldı. Bu toplantılara Adil Öksüz ile birlikte ÅŸu ana kadar adı çok geçmeyen yine sivil imamlardan Birol KurubaÅŸ, Kara Kuvvetleri Harekât BaÅŸkanlığı’ndan adı Kara Kuvvetleri Ä°mamı olarak geçen Kurmay Albay Bilal Akyüz, 38 kiÅŸilik Yurtta Sulh Konseyi üyeleri; Kurmay Yarbay Mustafa Barış Avıalan, Genelkurmay’da halka ateÅŸ açarken görülen TuÄŸamiral Sinan Sürer, CumhurbaÅŸkanı’na yönelik Marmaris saldırısını yöneten, Genelkurmay Analiz ve Yönetim Merkezi BaÅŸkanı TuÄŸgeneral Gökhan Åžahin SönmezateÅŸ, Kuzey Deniz Saha Kurmay BaÅŸkanı TuÄŸamiral Ömer Faruk Harmancık, Jandarma Kurmay Yarbay Turgay Sökmen, Genelkurmay'ı basan Özel Kuvvetler timine komutanlık eden, KKTC'deki en yüksek askerî birim olan Sivil Savunma BaÅŸkanlığı yapan Kurmay Yarbay Fırat AlakuÅŸ, Şırnak Çakırsöğüt Jandarma Komando Tugay Komutanı TuÄŸgeneral Ali Osman Gürcan ve Kurmay Albay Murat KoçyiÄŸit'in katıldığının tespit edildiÄŸi yazıyor iddianamede... TuÄŸamiral Ömer Faruk Harmancık ve Birol KurubaÅŸ’ın parmak izleri villada bulunurken, ofisinde Empati Danışmanlık antetli bir not kâğıdı bulunan Genelkurmay BaÅŸkanı Hulusi Akar’ın baÅŸdanışmanı Kurmay Albay Orhan Yıkılkan’ın ve Ä°zmir’deki darbe davasında sanık iki subay gizli tanığın ifadesine göre Genelkurmay BaÅŸkanlığı Personel Plan Yönetim Daire BaÅŸkanı TuÄŸgeneral Mehmet Partigöç’ün bu hazırlık toplantılarına katıldığı tespiti yapılıyor...
Darbenin 1 Kasım 2015 seçimlerinden sonra planlanmaya baÅŸladığının bir baÅŸka delili yine iddianameden. Ä°ddianameyle öğreniyoruz ki 16 Temmuz sabahı Akıncı Ãœssü’nde yakalanıp, “arsa bakmaya gelmiÅŸtim” diyerek serbest bırakılan Adil Öksüz’ün bu Akıncı Ãœssü çevresine “arsa bakmaya” ilk geliÅŸi deÄŸilmiÅŸ.
İddianameden okuyalım:
“... Darbe giriÅŸimine yönelik yapılacak planlama çalışmaları için ilk olarak 27/12/2015 tarihinde Akıncı Ãœssü’nün de bulunduÄŸu Ankara’nın Kazan ilçesine geldiÄŸi, bu ilk geliÅŸin ardından, şüphelinin darbe gününe kadar tam 12 kez, 27 Aralık 2015, 9 Ocak 2015, 16 Ocak 2015, 30 Ocak 2015, 20 Åžubat 2015, 29 Åžubat 2015, 14 Mart 2015, 30 Mart 2015, 5 Mayıs 2015, 27 Mayıs 2015, 4 Haziran 2015, 15 Haziran 2015 günü tam olarak tespit edilmeyen
Temmuz ayının ve 13 Temmuz 2015 tarihlerinde yine aynı yere seyahatte bulunduÄŸu, şüphelinin ayrıca, aynı veya yakın tarih aralıklarında yurt dışına, özellikle örgütün merkezinin bulunduÄŸu ABD’ye de ziyaretlerde bulunduÄŸu…”
Yani iddianamedeki baz ve HGS kayıtlarına göre Adil Öksüz, 27 Aralık 2015’ten itibaren 15 Temmuz’a kadar tam 12 kez Ankara’daki Akıncı Ãœssü yakınlarına gelmiÅŸ. Yine iddianameye göre 27 Aralık’ta Akıncı Ãœssüne ilk geliÅŸinden dört gün sonra 31 Aralık’ta ABD’ye uçmuÅŸ, sonra 4 Ocak’ta Ä°stanbul’a geri dönmüş, 9 Ocak’ta yine baz ve HGS kayıtlarına göre tekrar Ankara’ya gelip Akıncı Ãœssü civarına gitmiÅŸ. 9 Ocak günkü ziyaretin yanında iddianamede ÅŸu bilgi yer alıyor: “Åžahsın telefonu ertesi gün saat 03:07'ye kadar baz vermiyor.”
Yani Sakarya Ãœniversitesi’nde Yrd. Doç. olan bir ilahiyatçı 17/25 Aralık’tan sonra son 25 ayda 12 kez yurt dışına çıkmış ve son bir yılda 12 kez de Ankara’ya gelmiÅŸ, arabasıyla Akıncı Ãœssü yakınlarına kadar da gitmiÅŸ. Buradaki toplantılarından sonra tekrar yurt dışına uçmuÅŸ, üç gün kalıp tekrar Ankara’ya dönmüş. Hem de bütün bunları her yerde paralel yapı aranırken, Ankara’nın ortasında ve büyük bir rahatlıkla yaparak 15 Temmuz’u organize etmiÅŸ.
Yurtta Sulh Konseyi’nin 38 kiÅŸilik listesine ilk kez yer veren savcılar da sivil imamların darbedeki bu hayati rolüne atıfla iddianamede daha önce bu köşede de okuduÄŸunuz http://www.turkiyegazetesi.com.tr/yazarlar/yildiray-ogur/592797.aspx tezi doÄŸrulayan bir tespit yapmışlar;
“Örgütün yapısının ayrıntılı olarak incelenmesinden de anlaşılacağı üzere, her biri “öğrenci” konumunda bulunan şüpheli askerlerin, Örgüt tarafından verilen emirleri harfiyen yerine getirme yükümlülüklerinin bulunması ve görev yaptıkları birimlerin stratejik önemi dikkate alınarak, tıpkı atama listelerinin hazırlanmasında olduÄŸu gibi, Konsey üyelerinin de üst düzey sivil Örgüt yöneticileri tarafından, darbe eylemlerini organize, sevk ve idare etmek için belirlendikleri kanaatine varılmıştır.”
Peki, savcılar askerlerden oluÅŸan 38 kiÅŸilik Yurtta Sulh Konseyi’ni nasıl tespit etmiÅŸler. Ä°ddianamede bu kısım biraz müphem. Okuyalım;
“SoruÅŸturma sırasında Yurtta Sulh Konseyi üyelerinin kimlerden oluÅŸtuÄŸuna yönelik bir belge veya ifadeye rastlanmamıştır. Ancak bazı şüphelilerin ev ve iÅŸ yerlerinde yapılan aramalarda ele geçen 27 Mayıs Darbesine iliÅŸkin belge ve kitapların incelenmesinden örgütün, bu darbenin organizasyonu ile ilgili bazı örneksemeler yaptığı, ayrıca ideolojileri dışında her iki olay arasında ÅŸekli bakımdan benzerlikler bulunduÄŸu görülmektedir. Gerek darbe faaliyetlerinin baÅŸladığı 15 Temmuz 2016 akÅŸamı saat 20.30’da, gerekse darbe giriÅŸiminin baÅŸlangıcının planlandığı 16 Temmuz saat 03.00’da, Türk Silahlı Kuvvetleri personeli Fetullahçı Terör Örgütü mensuplarının başında, kalkışmanın baÅŸarıya ulaÅŸması için gerekli olan, önceden kesin olarak belirlenmiÅŸ orgeneral seviyesinde bir komutanın bulunmaması, darbenin planlaması, organizasyonu, sevk ve idaresinde, örgütün ‘Altın Nesil’ diye tabir edilen. genellikle kurmay yarbay, kurmay albay ve tuÄŸgeneral rütbesindeki personelin görev alması, her iki darbenin baÅŸlangıç saatinin normal koÅŸullarda saat 03.00 olması, 27 Mayıs darbe bildirisindeki ‘Yurtta Sulh’ vurgusu soruÅŸturma sırasında tespit edilen Yurtta Sulh Konseyi’nin üye sayısının da, Millî Birlik Komitesi’ndeki gibi 38 olması gibi hususlar dikkate alındığında, Fetullahçı Terör Örgütü’nün, yine askerî hiyerarÅŸiye uyulmadan yapılan, ancak baÅŸarıya ulaÅŸan 27 Mayıs Darbesi’nin planlama ve icra safhalarından örnekler aldığı anlaşılmaktadır…”
Yani aslında darbenin esas patronu Yurtta Sulh Konseyi olmadığı için, bu Yurtta Sulh Konseyi ile ilgili yazılı bir döküm video görüntülerinde Genelkurmay’ı bastığı, komutanları kelepçelediÄŸi açıkça görülen Özel Kuvvetlerden Yarbay Fırat AlakuÅŸ’un bile komutanları korumak için oraya geldiÄŸini iddia ettiÄŸi bir soruÅŸturmada darbecilerin Yurtta Sulh Konseyi listesinin bulunmasını beklemek pek mantıklı deÄŸil. Ayrıca iddianame darbenin esas patronunun o 38 subay deÄŸil, onların baÄŸlı olduÄŸu sivil imamlar olduÄŸunu ortaya koyuyor. Bu 38 konsey üyesinin Genelkurmay karargâhında olanlarının darbeye katıldıklarını gösteren net görüntüleriyle devam eden iddianamede arkasında darbeden en net iz bırakmış kiÅŸi ise darbenin Genelkurmay’daki beyinlerinden biri olduÄŸu anlaşılan TuÄŸgeneral Mehmet Partigöç. Darbe baÅŸarısız olduktan sonra ofisinde yapılan aramada Partigöç’ün kendi el yazısıyla eÅŸi ve kızlarına yazdığı iki not bulundu. Notlarda şöyle deniyordu:
“Sevgili eÅŸim ve kızlarım, hayatım ülkem ve milletim için mücadele ile geçti. GeldiÄŸimiz aÅŸamada ülkemizin kötü gidiÅŸine dur demek de bize düştü. Hakkınızı helal edin…”
“Canım eÅŸim, seni gerçekten her ÅŸeyden çok sevdim. Ama bu baÅŸkaldırıyı yapmasaydım da beni hayatımın sonuna kadar hapse atacaklardı. Beni affet…”
Peki, darbe ihbarı nasıl alındı, o kayıp dört saatte neler oldu? Bu soruların cevapları da iddianamede net biçimde veriliyor. Ama o cumaya kaldı…
Henüz yorum yapılmamış.